5 Temmuz 2010 Pazartesi

Bakıcıdan kreşe

2 yaşına giren çocuklar artık bebeklik döneminden çocukluk dönemine geçmenin mutluluğunu ve enerjisini yaşıyorlar. Bu dönemde bakıcının genç, dinamik ve sabırlı olması gerekiyor. Sürekli keşfetme merakında olan çocuklar bitmez tükenmez enerjilerini koşarak, zıplayarak değerlendiriyorlar. Bu süreçte bakıcısı yorgun ve tembelse çocuğu parka veya dışarıya götürmek istemiyor, çocuğun düşmesinden, bir yerinin acımasından tedirgin oluyorsa diğer hareketlerini de kısıtlamaya başlıyor. Çocuğun keşif alanı gittikçe daralıyor, bakıcının ikazları tekrarlandıkça hareketsiz, donuk ve isteksiz çocuklar ortaya çıkıyor. Bir de işin içinde televizyon varsa durumlar daha da kötüleşir. Bakıcı televizyonda kadın programları izlemek ister, çocuğunuz çizgi film. Anne gelmeye yakın televizyon kapatılır, çocukla oyun oynamaya başlanır. İşten yorgun gelen anne çocuğunun sevinç çığlıklarıyla karşılanır ve mutlu olur, minnettarlık hisseder. Ama aslında durgun ve monoton geçen bir günün kapanış çizgisinin mutluluğudur yaşanan. Aradan belli bir süre geçtikten sonra çocuğunuzun arkadaşa ihtiyacı olduğunu hissedersiniz. Oyun parkına gittiğinde çocuklarla hemen iletişime geçilir, oyuncaklar paylaşılır veya koşuşturmalar başlar. O an sanki zaman durmuştur ve saatler geçer, anne ile çocuk arasında gitme-kalma durumu başlar. Anne gitmek için çareler arar çocukta biraz daha oyun oynamak ve kalmak için. Sonunda anne galip gelir ve eve gidilir. Eve gelince babaya oyun parkında yaşananlar ve arkadaşlar anlatılır uzun uzun ve tam anlaşılamayan kelimelerle... O anda çocuğun arkadaşlarıyla brilikteyken çok mutlu olduğu ve daha kolay öğrendiği düşünülerek bir kreş aranmaya başlanır.

Çocuğunuz için uygun bir kreş bulmak en zor işlerden biridir. Her anne babanın uygun kreş seçiminde dikkat ettiği kriterler farklıdır. Bazı ebeveynler dış görünüşe ve reklama önem verir. Lüks olmasına, kreşe gelen çocukların anne babalarının durumlarına ve öğretmenlerin kıyafetlerine göre değerlendirme yaparlar. Bazıları fazla araştırma yapmadan ya evlerine çok yakın bir kreşe verirler ya da yakın tanıdıkları bir komşusu, akrabası varsa onların çocuklarının gittikleri kreşe vermeyi uygun bulurlar. Bunların hepsi kişiye özel bir tercihtir. Fakat hiç birinde çocuk odaklı bir seçenek yoktur. Eleştirilmesi gereken nokta da budur.

Çocuğumuzu kreşe göndermek istiyoruz ama onun ilgi ve ihtiyaçlarına önem vermeden kendimize göre kriterler belirleyip tercihte bulunuyoruz. Çocuk o yaşta onun fikirlerine önem verilmediğini anlıyor. Tamam o yaştaki bir çocuk hangi kreşe gideceğini nasıl anlasın? Onların tercih yapma becerisi yok ki? diye eleştrilerde bulunabilirsiniz. Elbette çocuklarımız bizim anladığımız çoğu şeyi anlayamıyor, bizlerin onları yönlendirmesi gerek. Ama en azından çocuğumuz için kreş seçerken öğretmeninin sevecenliği, samimiyeti, kreşteki diğer çocukların uyumu, hijyenik olması, çocuğa değer verilmesi, çocuğa söz hakkı verilmesi gibi temel kriterlerimiz de olmalı.

Çocuk için en önemli duygulardan biri önemsenmek, sevilmek ve saygı duyulmak. Konuşmalarının dinlenmesi, yere düştüğünde onu saran sıcak bir kucak, mutsuz olduğunu onu neşelendirmeye çalışan arkadaşlar... Çocukların kreşte özellikle 2-4 yaş arasında üçgenleri, farklı kavramları öğrenmek yerine güzel duyguları öğrenmesi ve yaşaması çok daha önemli. Aile ortamına benzer çocukların rahat edebileceği, ilişkilerin samimi ve içten olduğu, temiz ve sağlıklı bir ortam olmalı kreş atmosferi. Çocukların resimlerini kendilerinin yapmalarına izin veren, hata yaptıklarında kızmadan düzeltmelerine yardımcı olan bir öğretmenin, bir arkadaşı üzüldüğünde hep birlikte onu mutlu etmeye çalışan arkadaşlarının olduğu sıcak bir kreş çocuklarımızı geleceğe çok daha sağlıklı hazırlayacaklardır.

Diyelim ki kriterlerimize uygun bir kreş bulduk, bakıcıya bu durumun güzel bir şekilde söylenmesi gerekiyor. Bakıcı bu duruma elbette direnç gösterecektir. Ama çocuğunuzun sosyal bir ortamda gelişmesini istediğinizi belli eder ve bunu güzel bir şekilde ifade ederseniz bakıcınız da anlayış gösterecektir, umuyorum:)) Çocuğunuzun kreşe alışması da bir diğer sorundur. Burada iki önemli tutum var: annenin davranışı ve öğretmenin davranışı. Annenin kararlı bir tavır sergilemesi gerekiyor. Çocuğunu kreşe götürdüğünde ağlayan ve içeri girmek istemeyen bir çocuk annesiyle göz göze gelir ve anne gözleriyle onu çok sevdiğini ve orada onun mutlu olacağını düşündüğünü hissettirmesi gerekir. Kararsız görünen ve endişe duyan bir anne çocuğu tarafından hemen hissedilir ve ağlama tonu tırmanmaya başlar, annesinin kucağına çocuk yapışır ve bırakmak istemez. Bu durumda yapılacak en güzel şey annenin ve öğretmenin birlikte çocukla oynamaya başlamasıdır, çocuk oyun oynadıkça ve annesinin öğretmeniyle iletişim kurduğunu ve ona gülümsediğini gözlemledikçe öğretmene güveni artar. Öğretmen ile çocuk arasında iletişim başladığı anda annenin geri çekilip biraz onların birlikte vakit geçirmesine olanak sağlaması gerekir. Bu durum bazen uzun da sürebilir, her çocuğun olayları yorumlama seviyesi ve duygusal düzeyi farklıdır. Önemli olan sabırla ve sevgiyle bu süreci en sağlıklı bir şekilde atlatmaktır.

Çocuklar kreşe başladıklarında ilk hafta yeni bir yeri keşfetmenin heyecanı ile sorunsuz geçirirler, ikinci hafta biraz durumun farkına varıp annesini denemeye başlarlar acaba ağlasam annemle zaman geçirebilir miyim diye, sınırları yoklamaya çalışırlar, annesinin ve öğretmeninin kararlı tavrı ve samimi sevgisiyle diğer hafta ortama alışmaya çalışır, sonraki haftalarda ise diğer çocuklarla arkadaş olur ve artık kreşe gitmek onun için en büyük amaç haline gelir. Çünkü, orada onu seven öğretmeni ve birlikte oynadığı arkadaşları vardır.


Elbette bakıcı ve kreş sürecini her anne ve çocuğu farklı şekillerde geçirir, bu yazıda kendi yaşantımdan ve gözlemlerimden yola çıkarak yorumlarımı sizlerle paylaşıyorum. Bu süreci farklı yaşayan anneler lütfen bizimle yaşantılarınızı paylaşın.